Ocak 02, 2015

Bu yıl olsun mutlu bir yıl,bu yıl olsun hey hey :):)

0 yorum....
Bir klasik eski yıl-yeni yıl yazısıyla merhabalar efendim.

Arşivde dursun diye yazılmaktadır, "herkesler de aynı şeyleri yazıyor"gibi serzenişlerde bulunulmasın lütfen:)

2014 benden en çok şey alan, bana en çok şey katan yıl olarak rafın en üstünde yerini aldı bile çoktan.

Özetle 2014 'ün
İlk çeyreği İstanbul'da özgürlüğün dibinde,
2. çeyreği evlilik hazırlıklarındaki bunalımın dibinde,
3. çeyreği evli,gezenti mutluluğun zirvesinde,
4. çeyrek hem ev,hem iş odaklı esaretin bedeli formatında.

Yeni bir hayata başladık, yeni bir evimiz, yeni mobilyalarımız oldu, yepyeni  dostlar edindik, güzel sohbetler ettik, yedik içtik, yeni yerler gördük, bol bol resim çektik,

Buna karşılık kaybettiklerimiz de oldu, döktüğümüz gözyaşları, ettiğimiz kavgalar,kalp kırıklıkları,artık görüşmediğimiz arkadaşlarımız, akrabalarımız,...

Velhasıl kelam enteresan , hem güzel, hem yorucu, hem eğlenceli, hem sıkıntıdan patlatan bir yıla vedamızı ettik.

Buda 2014 'e ait en özel fotoğraf olarak dursun burda bir yerlerde,




2015 ten umutluyuz hadi bakalım :)



Kasım 12, 2014

10 Kasım'dan geriye...

0 yorum....
Çok yoğun 3 iş haftası geçirdiğim için biraz uzak kaldım,aslında bugünde yazacak gibi değilim ancak şu an sinirimi atabilecek merciinin burası olduğunu düşündüm.

10 Kasım'da sevgili çok popüler ünlülerimizden bir kaçı Instagram hesaplarında Ulu Önderimizle ilgili paylaşımlarda bulundular, bu taktir edilebilir bir şey. Ancak bu paylaşımlarının altına yazılan hakaret boyutunu da aşan o iğrenç yorumlar hem mide bulandırıcı hemde kahrediciydi. Ne olduklarını yazmayı geçtim, hatırlamak dahi istemiyorum.
İşte bu noktada bu yorumların devam etmesine izin veren o çok düşünceli olduklarını ispat etme çabasındaki ünlülerimizden bir kez daha soğumuş oldum.




İşte bütün o saçma sapan yorumları yapan arkadaşlara gelsin bu aşağıdaki liste...
Bakın bu ülkenin Ulu Önder'ine dünya nasıl sahip çıkmış;


1-BELÇİKA: Belçika’nın Almanya sınırı yakınındaki Vise kentine bağlı Cheratte kasabasında Atatürk adını taşıyan Meydan bulunmaktadır. (PLACE ATATÜRK)
2-Dhaka / BANGLEDEDESH- KEMAL ATATÜRK AVENEU (cadde)
3-İslamabad / PAKİSTAN- THE ATATÜRK AVENEU (cadde)
4-Mexico City / MEKSİKA- ATATÜRK STATUE (heykel)
5-Santo Domingo / DOMİNİCAN REPUBLİC- MUSTAFA KEMAL ATATÜRK STREET (Sokak)
6-Be’er Sheva / ISRAEL- ATATÜRK STATUE Bu heykel levhasında “Yurtta barış, dünyada barış Mustafa Kemal Atatürk 1881-1938 Türkiye Cumhuriyet’inin kurucusu”yazısı bulunmaktadır.
7-Amsterdam / HOLLANDA - ATATÜRK MONUMENT (Anıt) Bu anıtta, “Burada Atatürk yurdu vardı, bu yurtta Türkler yaşardı. Birlik ve beraberlik mutluluk verdi, hatırlanmaları için bu anıt dikildi” yazısı bulunmaktadır.
8-Yine Hollanda’nın Rotterdam ve Pa Utrecht şehirlerinde, ATATÜRKSTRAAT-3066 VS Rotterdam, KEMAL ATATÜRKSTRAAT 3573 Pa Utrecht adında iki sokak bulunmaktadır.
9-Wellington / YENİZELANDA -  ATATÜRK anıtı (the Atatürk memorıal) Bu anıt Gelibolu’ya benzediği için Cook boğazına bakacak şekilde dikilmiştir.
10-Caracas / VENEZUELA Bir parkta dikili tam boy heykelin altında “modern Türk devletinin kurucusu Kemal Atatürk” yazısı bulunmaktadır.
11-Havana / KÜBA – ATATÜRK büstü. Bu büstün kaidesindeki levhada “Mustafa kemal Atatürk 19.5.1919-10.11.1938 yurtta sulh cihanda sulh” yazısı bulunmaktadır.
Küba’da başka hiçbir yabancı devlet adamının heykeli bulunmamaktadır.
12-Canberra / AVUSTRALYA – Anzac savaş anıtının karşısına Atatürk anıtı dikilmiştir.
13-Albany / BATI AVUSTRALYA- Heykelin altında “Kemal Atatürk’ün 1881-1938 Anısına”  ve“ANZAC günü 25 Nisan 1985” yazısı, bulunmaktadır.
14-Bükreş / ROMANYA- Büstün kaidesinde “Statuia lui Mustafa Kemal Atatürk” yazısı bulunmaktadır.
15-Santiago / ŞİLİ- Şili’nin başkenti Santiago’da Apoguindo Caddesi Novigod Parkındaki Atatürk anıtının kaidesindeki levhada “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, vatanın fedakar ve sadık hizmetkarı, benzeri olmayan kahraman, insanlık idealinin canlı emsali. Bütün hayatını Türk Milletine vakfetmiş, milletine kendi ruhunu, ateşini vermiştir. Hatırası milletinin ruhunu ateşli tutan sönmez bir meşale olarak yaşamaktadır.” yazısı bulunmaktadır.
16-Kuşimoto / JAPONYA-  Statue of Mustafa Kemal ATATÜRK (Mustafa Kemal ATATÜRK heykeli) Ata binmiş muhteşem bir heykel.
17-Yenidelhi / HİNDİSTAN- MUSTAFA KEMAL ATATÜRK MARG adında bircadde bulunmaktadır.
18-Roma / İTALYA- LARGO MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
19-Ashgabat / TÜRKMENİSTAN-  ATATÜRK SQUARE(meydan)
20-Bakü / AZERBEYCAN – ATATÜRK AVENUE(Cadde)
21-Tashkent / ÖZBEKİSTAN- MUSTAFA KEMAL ATATÜRK STREET(Sokak)
22-ABD / ATATÜRK WAY (Yol) LORTON VA 22079
Ayrıca;
Norveç'te bir problemi çözmekte zorluk çekmek anlamında kullanılan deyim“birde ATATÜRK gibi düşün”  Çin okullarında 70 yıldır ATATÜRK öğretildiğini bilgi olarak sunmak istiyorum.


Bilmem anlatabildim mi????



Ekim 27, 2014

Kim nerde, neyi, nasıl aratmış?????

0 yorum....
Günaydınlar,
Hepimize musmutlu bir pazartesi olsun...

Bu sabah aslında çok farklı bir konu yazmak için açtım blogumu, ama içinde bulunduğumuz son bir ayda arama motorlarına kim ne demişte benim misafirim olmuş ayrıntısına takılınca bunun daha yazılası bir konu olduğunu düşündüm..

Hoş geldiniz sefalar getirdiniz.İyi ki geldiniz:)

Hepsini çok sevdim, ama  "gecenin ikidebir hissesi kaç saat" olan sorgulama bloguma en yakın olanı oldu. Nasıl bir kafası karışıklık, nasıl bir ne istediğini bilmezlik. Umarım aradığınız sorunun cevabını bulmuşsunuzdur;aslında umarım ne aradığınızı biliyorsunuzdur temennisinde bulunmak daha doğru olur:)

Benim ziyaretçilerimin yaratıcılığı malesef ki SearchFactory.com'un derlediği listeye göre Amerikadaki Google kullanıcılarının yapmış olduğu aramalar yanında çok yalın kalmış. 
Bakalım içinde sizinde aradığınız, aramak istedikleriniz var mı??:)

"İşimden nefret ediyorum" (22.000 arama) 
Dünyada konuyla ilgili yanlız olmadığımı bilmek güzel:)

"Niye evleneyim?" (40.500 arama)
Evlenmeden önce bende aratmış olsaydım belkide şu anda Neden Evlendim???**!!!***diye sormuyor olacaktım:)
"Bir erkeğe nasıl çıkma teklif edilir" (14.800 arama)
Muhtemelen o erkeğe o özgüveni verdikten sonra yapılan sorgular aşağıdaki şekilde devam etti;
"Tanımadığın biriyle ilişkiye nasıl girilir" (5.400 arama)
"Kırık bir kalp, nasıl tamir edilir" (9.900 arama)
"Ölü bir beden nasıl saklanır" (ayda ortalama 1.000 arama)  
"Cinayetten sonra nasıl toz olunur" (1.900 arama)
"Kediyle buluşmak" (110 arama)  ???****!!!!!!!*****
"Kedimin beni sevmesini nasıl sağlarım" (390 arama)   

Bunlarsa blogumdaki salon kadını çizgimden sıyrılmak istemediğim için yorum yapmayacaklarım.Yoksa verilecek çok güzel cevaplar yok mu sizcede?
"Lady Gaga çıplak" (135.000 arama)
"Lady Gaga erkek mi?" (18.100 arama)
"Sayısal loto nasıl kazanılır" (40.500 arama)
"Google nasıl kullanılır" (1.000 arama)
"Bir şeyi nasıl Google'larım" (4.400 arama)
"Noel Baba gerçek mi?" (60.500 arama)
"Neden erkeklerin meme ucu var?" (18.000 arama)
"Feysbuk aç"

Ekim 20, 2014

Yaz'a dair, Kaş'a dair....

0 yorum....
Bu haftasonunun benim için küçük, insanlık için çok büyük bir anlamı vardı;cuma günü bu hayattaki 29. yılımı kutladım. Bu mütevazilik beni öldürür:)Şaka bi yana 29 yılı geride bıraktım, 30'a doğru hızlı adımlarla ilerliyorum.

Tabi o kadar keyifli bir haftasonunun ardından pazartesi sabahı sendromunu aşabilmek adına kahvem, kulaklıklarım,playlistim hazır, kemerimi taktım artık güzel şeyler yazmak için uçuşa geçiyorum:)

Şu soğuk hava kendini kemiklerime kadar hissettirince; içimi ısıtan, hayatımın geri kalanını geçirebileceğim huzur dolu yeri ne kadar özlediğimi farkettim.
"Kaş..."
Işınlanmak mümkün olsa keşke, şu an orda olsam.

İlk gidişimiz şirketin organizasyonuyla oldu, sonra hızımızı alamadık bir kez de yanlız  gittik, bi kez daha...
Derken aşkımız iyice perçinlendi. Şirketle ya da kalabalık bir grupla gidildiğinde aldığınız haz o kadar yavan ki...Aslında çok geç bi keşif benim için, ama iyi ki o kadar geç keşfetmişim.
18 yaşımda Kaş'a gitmiş olsaydım muhtemelen ; bunun diskosu yoookk, ultra herşey dahili yok,animatör yok, aquapark'ı yok, beach partisi yok vs vs serzenişler içine girmiş olucaktım.


Malum yaş geçip beklentiler değişince, iş stresi, aşk stresi, trafik stresi, stres stres üzerine birikip büyümek sandığın şeyin aslında üstündeki stres birikimi olduğunu anlayınca hayata baktığın pencerende oldukça değişiyor.
Sen artık animatörlü, bol gürültülü, bilmem kaç kaydıraklı havuz başlarında, yada beach cluplarda dünyanın en fit kadınlarını, erkeklerini izlemekten değil şezlongta elinde kitabın, kulağında seni yormaktan ziyade huzura erdirecek müziğin, bir yanında içkinle o muhteşem denizi seyretmekten çok daha büyük keyif alıyorsan mutlaka Kaş'a bir uğramalısın.

Kaştan bana kalan anılara gelince;



Her sokakta yaşayan farklı farklı hikayeler,













Gözümü açar açmaz yataktan bile kalkmadan karşımda arsızca beliren masmavi deniz,









Kekovaaa.....
Anlatılmaz yaşanır...
Rahmi Koç'un ev yaptırmış olması da zaten ne kadar güzel olduğunu anlatmama yeter sanırım.

Dondurmasını eklemeden geçemedim,onun lezzeti apayrı..






Kaputaş'a doğa harikası demek basit mi kalır acaba??











Denize karşı keyif, paha biçilebilir mi ki???

 













Yedik, içtik, gezdik.. Doyduk, taştık, sarhoş olduk..






Kaş'ı en güzel anlatan resimler bunlar sanırım; Öyle sakin, öyle huzurlu işte,

Dalış kısmı zaten apayrı, rüya alemi gibi.Ama bir sonraki sefere mutlaka yamaç paraşütü de yapıcam.
Üstte muhteşem bir deniz, altta daha bir muhteşem deniz altı....
Bir yanda daracık keyifli sokaklar,
Ama aslında Kaş'ı bizim için en özel yapan yeri insanları...
Öyle güzel insanlarla tanıştık ki..Zaten sizi en çok şaşırtan şey bir mekanda sohbet ettiğiniz garsonun, aşçının, barmenin, dalış hocasının, paraşütçünün, mağaza çalışanın İstanbuldan, Ankaradan, Bursadan ve buna benzer büyük şehirlerden, ünv. mezunu, işini gücünü askıya almış gelmiş aydın, zeki ve mutlu insanlar olmasıydı. Hani hep hayali kurulan sahil kasabasına gidip salaş bi mekan açıcam klişesi vardır ya,ahanda işte onlar Kaş'a yerleşmiş.

Çok keyifli sohbetler ettik, hatta Ömer bize Kaş'tan kopmamız için çok güzel bir hediye verdi. Onca km yol geldi, Kaş'ı özletmek istercesine inatla açıyo çiçeklerini..






Şimdilik bu kadar..En yakın zamanda yeniden gitmek dileğiyle...

Ekim 15, 2014

Haydi kızlar kalkın göbek atmaya, oynamanın geldi vakti saati.

0 yorum....
Ne yağmur yağdı o akşam ya, ne dibini kazımışım o tencerelerin:)
Hüzünlü, heyecanlı, eğlenceli, yorucu, keyifli..... daha devam etsem sayfalarca sıfat bulurum sanırım.. Ama en cuk oturanı keyifli.
Ne oynadım, ne oynadım anlatamam. Masa masa gezerken arkamdan koşan kameraman artık isyan etti.
Keşke her hafta 1 kere yapsak:)

Gelelim ayrıntılara.
Aslında çok ayrıntı da yok.
Kınada dağıtılacaklar aylar öncesinden hazırdı. 

Kınada illa kırmızı elbise giyilir dediler, önceleri çok direttim be kaftanla durucam sadece diye ama isyanımı benden başka kimseler duymadı. Gidildi o elbise alındı.






Asıl hikaye kaftandaydı. Lal organizasyonun o muhteşem kreasyonundan birini seçtim. Onu da 1 ay öncayarladım, ki zaten artık sıra bulmak bile muzice olur kendilerinden. Ben anlaştığımda daha Buse Terim giymemişti, o yüzden şanslıyım.Kaftanı seçtiğimiz gün bu kadar güzel görünebileceğimi sanmıyodum. Ama hayalimden bile güzel oldu.

Saçım başım makyajım hep kaftana ayarlı olduğundan o kırmızı elbiseyle çokta güzel olduğunu düşünmüyorum ama gönüller kırılmasın, giydik, çıktık.


İşte aklımda kalbimde kalanlar,

Bu fındık benim babannem..

               Bu da egzantirk göz makyajım,saçım,başım...


Geldi,hadi çıkalım dedi..
Biz dansederken konuklar Kenan'dan , bense kulağıma fısıldayan sesinden dinliyordum
 "Adı Lazım Değil Baş Harfi Ben" 


Çıkarken davullu zurnalı oynayarak çıksanda kına yakılırken o göz yaşı akacak..Zorlama değil o, sahici, en içten en derinden....


                                             Selfie'siz olur mu????????!!!!*********







Düğüne 5 kala...

0 yorum....
Ne zamandır yazmak isteyipte kelimelere dökemediğim düğün sürecini yazmaya karar verdim bugün.
Düğün öncesi,kına ve düğün için 3 ayrı post olacak.
Bakalım ne kadar zamanda sonlandırıp yayınlayabilecek:)

Kına tarihimiz 05.06.2014
Düğün tarihimizse 07.06.2014'tü.

Her evlilik arifesinde olduğu gibi oldukça sancılıydı ve malesefki 2 tarafta oldukça gerildi.Şimdi düşündüğümüzde oldukça saçma sapan şeyler gibi geliyor ama o an için o kadar önemlilerdi ki.
Benim istanbuldan Martta dönmüş olmam,zamanımızın 3 ay kadar kısa bir zaman olmuş olması da bu gerilimi oldukça arttırdı. Her gün ayrılık aşamasına gelip, vazgeçtik. İyiki de vazgeçmişiz.

Gelelim olana bitene.

Kına ve Düğün için mekanlarla anlaşıldı;Zaten çok kısıtlı alternatif içinde tek iki yere baktık, gittik,tuttuk. 300 kişi olucak, 400 olcak, 200 kalcak şeklinde uzuuun meşakkatli bir tartışma sonucu 300 'de karar kıldık.Öğlende nikah, akşamına düğün. Zor ama imkansız değildi.Gelen sayısı 380 oldu ama benim hiiiiiç suçum yok:) Sevenimiz çok,çok şükür. Biz erken olduğunu sanıyorduk ama istediğimiz tarih bizden çok daha önce tutulduğu için malesef ki 07.06 oldu.


Ev bulundu,iç mimar bir arkadaşımız bizim için uğraştı didindi çizimler hazırladı.Boya yapıldı, mobilyalar alındı,perdeler seçildi.Defaaalarca temizlik yapıldı. Çizimle gerçek dünya malesefki birebir eşleşemiyo ama en azından renk kombinasyonları konusunda benzer şeyler gerçekleşti:) Mobilyacılara elinizde projenizde gittiğinizde önce resimlere sonra yüzünüze alık alıp bakıyolar ve verdikleri fix cevap; ''abla sen şimdi boşver onu, bak bu sene bunlar moda.." !!!****??????
Sonunda bu arzumuzdan vazgeçtik , koltuklarımızı Saloni'den aldık, berjerlerimizi istediğimiz renk ve kumaştan kaplattık. Tv ünitemizi marangoza özel yaptırdık, tam istediğimiz gibi oldu.
Şimdi sizin göremediğiniz yemek takımı ve yatak odası mobilyalarımız İnegöl'den bir firmadan ve malesef ki hiç memnun kalmadık. Alttki evimizin ilk resmi :) Adı da mutlu ev.






Bir gün geldiler annemin evinden yıllarca emek emek hazırlanan, kullanmadığımız bir odada boyumuzda gün geçtikçe dağ gibi büyüyen çeyizlerimi aldılar götürdüler, işte o zaman evleniyor olduğumun farkına vardım.



Gelinliğimiz damatlığımız hazırlandı. Heyecan doruğa çıktı.Gelinlik ve damatlığı düğün postunda göreceksiniz zaten. Gelinlikçimin ismini vermiycem ama hiç memnun kalmadım. Bursada iyi bir isme gittim sanıyordum ama resmen hayal kırıklığı oldu. Prova günü gittiğimde nedense her seferinde başka zamana ertelendi, kadın modelimi unutup bambaşka bir gelinlikle çıktı karşıma, zorla düzelttirdik, bu sefer orasında burasında yamukluklar oldu velhasılkelam gelinlik kabusa döndü. Saç baş desen o çok daha büyük kaos... Ama yinede mutlu bir gelindim.Hatta yılın en mutlu ve oynak gelini seçilebilirim...

Fotoğrafçıyla anlaşıldı. Ayrıntıları düğünü yazarken yazıciiim.



Önce nikan ardından sadece 300 kişiyi davet edebileceğimiz bir düğün kaosuyla karşı karşıya kaldığımız için 2 ayrı davetiye hazırladık. Biri çok klasik davetiyelerdendi.
Şimdi yanda görmüş olduğunuzda diğeri, tamamen bizim fikrimiz.Saolsun fotoğrafçımız bizim için çok uğraştı.Çok keyif aldık. Gelen yorumlar çok şuh, çok egzantirik ve genel itibariyle tam kendinize uygun bişey yapmışsınız şeklinde oldu, bizde saçma saçma sevindik:) Güzel olansa gittiğimiz evlerde kendi resimlerimizi büfenin, aynanın önünde görmek. Sevilmek ne güzel şey. 


Herşeyi çok kısa zamanda yapmak zorunda kaldığımız için bekarlığa veda partisi aklımın ucuna dahi gelmemişti.Sonra bir gün bir baktım ki dayanamamış benim kuzularım küçük çapta, kendi aramızda deli gibi içelim, eğlenelim diye beni kaptılar götürdüler. O gece orda yaşananlar orda kaldı, o yüzden çok fazla ayrıntıya girmeyeceğim:) Canlar onlar, bitaneler.



Aradan geçen bunca zamandan sonra hatırladıklarım bunlar. Devamı aklıma gelirse zamanla yazarım.



Ekim 13, 2014

Ah minel aşk

0 yorum....
Ortam loş, kanda alkol ,gözlerin gözlerimde, elinde gitar, sesin ki o zaten kusursuz....
Aşık olmak için o gece her şey orada...
Bir şarkı, bir resim, bir oyun,bir hikaye...Hepsi bir şarkının içinde..

Her dinleyişte o ilk günki anılar gelir kuruluverir aklına..
Ah minel aşk...

Yavruağzı bir yuvarlak var ortada
Çiçeğe benziyor ebruli
Tirşe bir telaş var şu köşede
Uçuk mavilerin arasında
Şarkılar bir renktir çoğu zaman
Ben bir ressamım işte o zaman
Özenle seçilmiş sözcükler
Yüzlerce aday arasında
Sıkıştırılmış bir tuğla gibi
Artık ayıramazsın birbirinden
Şarkılar bir şiirdir çoğu zaman
Ben bir şairim işte o zaman
Oyun var, oyun var şimdi başlıyor
Ancak hangi yan sahne belli değil
Bu kaçıncı perde hiç yorulan yok
Gerçeklerde düş var düşler gerçeklerde
Şarkılar bir oyundur çoğu zaman
Ben baş roldeyim işte o zaman
Sen varsın, iyi ki varsın yanımda
Dokunmak istiyorum saçlarına
Yaşamak zor gerçekten zor birlikte
O resimde şu şiirde bu oyunda
Şarkılarım senindir her zaman
Ben sen oldum işte o zaman