Ekim 20, 2014

Yaz'a dair, Kaş'a dair....

Bu haftasonunun benim için küçük, insanlık için çok büyük bir anlamı vardı;cuma günü bu hayattaki 29. yılımı kutladım. Bu mütevazilik beni öldürür:)Şaka bi yana 29 yılı geride bıraktım, 30'a doğru hızlı adımlarla ilerliyorum.

Tabi o kadar keyifli bir haftasonunun ardından pazartesi sabahı sendromunu aşabilmek adına kahvem, kulaklıklarım,playlistim hazır, kemerimi taktım artık güzel şeyler yazmak için uçuşa geçiyorum:)

Şu soğuk hava kendini kemiklerime kadar hissettirince; içimi ısıtan, hayatımın geri kalanını geçirebileceğim huzur dolu yeri ne kadar özlediğimi farkettim.
"Kaş..."
Işınlanmak mümkün olsa keşke, şu an orda olsam.

İlk gidişimiz şirketin organizasyonuyla oldu, sonra hızımızı alamadık bir kez de yanlız  gittik, bi kez daha...
Derken aşkımız iyice perçinlendi. Şirketle ya da kalabalık bir grupla gidildiğinde aldığınız haz o kadar yavan ki...Aslında çok geç bi keşif benim için, ama iyi ki o kadar geç keşfetmişim.
18 yaşımda Kaş'a gitmiş olsaydım muhtemelen ; bunun diskosu yoookk, ultra herşey dahili yok,animatör yok, aquapark'ı yok, beach partisi yok vs vs serzenişler içine girmiş olucaktım.


Malum yaş geçip beklentiler değişince, iş stresi, aşk stresi, trafik stresi, stres stres üzerine birikip büyümek sandığın şeyin aslında üstündeki stres birikimi olduğunu anlayınca hayata baktığın pencerende oldukça değişiyor.
Sen artık animatörlü, bol gürültülü, bilmem kaç kaydıraklı havuz başlarında, yada beach cluplarda dünyanın en fit kadınlarını, erkeklerini izlemekten değil şezlongta elinde kitabın, kulağında seni yormaktan ziyade huzura erdirecek müziğin, bir yanında içkinle o muhteşem denizi seyretmekten çok daha büyük keyif alıyorsan mutlaka Kaş'a bir uğramalısın.

Kaştan bana kalan anılara gelince;



Her sokakta yaşayan farklı farklı hikayeler,













Gözümü açar açmaz yataktan bile kalkmadan karşımda arsızca beliren masmavi deniz,









Kekovaaa.....
Anlatılmaz yaşanır...
Rahmi Koç'un ev yaptırmış olması da zaten ne kadar güzel olduğunu anlatmama yeter sanırım.

Dondurmasını eklemeden geçemedim,onun lezzeti apayrı..






Kaputaş'a doğa harikası demek basit mi kalır acaba??











Denize karşı keyif, paha biçilebilir mi ki???

 













Yedik, içtik, gezdik.. Doyduk, taştık, sarhoş olduk..






Kaş'ı en güzel anlatan resimler bunlar sanırım; Öyle sakin, öyle huzurlu işte,

Dalış kısmı zaten apayrı, rüya alemi gibi.Ama bir sonraki sefere mutlaka yamaç paraşütü de yapıcam.
Üstte muhteşem bir deniz, altta daha bir muhteşem deniz altı....
Bir yanda daracık keyifli sokaklar,
Ama aslında Kaş'ı bizim için en özel yapan yeri insanları...
Öyle güzel insanlarla tanıştık ki..Zaten sizi en çok şaşırtan şey bir mekanda sohbet ettiğiniz garsonun, aşçının, barmenin, dalış hocasının, paraşütçünün, mağaza çalışanın İstanbuldan, Ankaradan, Bursadan ve buna benzer büyük şehirlerden, ünv. mezunu, işini gücünü askıya almış gelmiş aydın, zeki ve mutlu insanlar olmasıydı. Hani hep hayali kurulan sahil kasabasına gidip salaş bi mekan açıcam klişesi vardır ya,ahanda işte onlar Kaş'a yerleşmiş.

Çok keyifli sohbetler ettik, hatta Ömer bize Kaş'tan kopmamız için çok güzel bir hediye verdi. Onca km yol geldi, Kaş'ı özletmek istercesine inatla açıyo çiçeklerini..






Şimdilik bu kadar..En yakın zamanda yeniden gitmek dileğiyle...

Hiç yorum yok: