Ocak 15, 2014

Taklitler aslını yaşatır....

Tuhaf..

Hatırladığım yaklaşık 7 yaşına kadar kıskanç bir çocuk olduğumdu..

Annemle babamı abimden kıskanırdım, kuzenimin saçlarını kıskanırdım, yan komşumuzun kızının porselen bebeğini, annemin topuklu ayakkabılarını,teyzemin makyaj malzemelerini....... uzar gider bu liste...

Bunun adına kıskançlık değil çocukluk bile denebiliyordu hatta.

Sonra okula başlayıp kendi yaşımda bana benzer bir sürü çocukla beraber büyümeye başladım.
Orda insanlarla ilişki kurmayı,paylaşmayı öğrendim....Bir sürü çocuk, onların aileleri, hayatları hepsi birbirinden farklıydı..
Benim 7 yaşımda anladığım şey,benim için başkalarının kıskanılacak herhangi bir şeyi olmadığı ; kendimin, hayatımın yeterince özel ve güzel olduğuydu..

Aradan yıllar yıllar geçti..

Hatta uzun uzun yıllar geçti..

Sonra bir gün anladım ki bu sefer ben kıskanılan taraftayım.
Ben bugüne kadar şunun parası, bunun ilişkisi, onun giydiği, onların yediği, diğerlerinin gittiği.... kıskançlıkları yaşamadım.
Yaşamadığım için yaşanan tarafta olduğumu idrak etmem bir hayli zaman aldı.

Ve gördüm ki kıskanmak kadar kıskanılmakta kötü,daha da kötü..Hatta taklit edilmek en kötüsü..
Kendi karakterini, benliğini oturtamamışsan, ne kadar taklit edersen et aslına ulaşamazsın.. (Bu da benden özlü söz olsun:))

Başkalarının mutluluğuyla mutlu olamayanlar,içinde o fesat kıskançlık tohumlarını büyütüp ilk buldukları fırsatta filizlendirenler, kendi mutluluklarını hiç bir zaman yaratamazlar...Taklitlerdir onlar, aslın ucuz basit yansımasıdırlar...

Ve o insanlar mümkünse benim hayatımda hiç olmasınlar...

Öpüyorum seni sevgili blog:)

Hiç yorum yok: